İş Yerinde Anksiyete ile Nasıl Başa Çıkılır?
Günümüz iş dünyasında özellikle beyaz yaka çalışanlar olarak her gün onlarca başlık, yüzlerce e-posta, bitmeyen toplantılar ve “acil” işlerle boğuşuyoruz. Bu yoğun tempoda zaman zaman kendimizi “yetişemiyorum”, “eksik kalıyorum” ya da “yeterince iyi değilim” gibi düşüncelere kaptırmak çok doğal. Eğer sabahları işe gitmeden önce mide ağrısı çekiyor, toplantı öncesi ellerin terliyor ve beynin “savaşa hazır” bir moda geçiyorsa; yalnız değilsin.
- Anksiyetenin İş Yerindeki Görünümleri
- İş Kaygısının Nedenleri Nelerdir?
- İş Yerinde Anksiyeteyi Tetikleyen Durumlar
- Ofis Ortamında Mikro Tekniklerle Anksiyete Yönetimi
- Kurumsal Destek Mekanizmaları ve Psikolojik Güvenlik
- Profesyonel Destek ve Terapi Süreci
- İş Hayatında Anksiyete Hakkında Sıkça Sorulan Sorular
İş yerinde anksiyete artık modern hayatın bir gerçeği. Bu yazıda, plaza kültürüne aşina herkesin anlayacağı dilde; hem pratik hem de psikolojik açıdan uygulanabilir yöntemlerle bu durumla nasıl başa çıkabileceğimizi anlatacağım.
Anksiyetenin İş Yerindeki Görünümleri
Anksiyete, sadece “gerginlik” değil. Ofiste masa başında otururken içini kaplayan sebepsiz bir huzursuzluk hissi, Slack’te yöneticiden gelen bir mesajla tetiklenen kalp atışları veya her sabah alarm çalınca gelen “bugün başlamasa da olurdu” hissi… Hepsi aslında aynı başlığın parçaları.
Modern plaza çalışanı için bu belirtiler çoğu zaman “normalleştirilmiş” durumlar hâline geliyor. Bir nevi mesleki deformasyon gibi düşün. Oysa zihinsel sağlığımız da en az KPI’larımız kadar önemli. Eğer bu belirtileri düzenli şekilde yaşıyorsan, bu bir “an” değil, bir sinyaldir.
Unutma, anksiyete maskelenebilir. Güler yüzlü ama içeriden yanan çalışanlar etrafımızda çok. Dolayısıyla önce kendine dürüst ol, çünkü işin temeli farkındalık.
İş Kaygısının Nedenleri Nelerdir?
İşteki kaygının altında yatan nedenler, çoğu zaman görünenden daha derin. Sadece “yoğunluk” değil, aynı zamanda kontrolsüzlük hissi, sürekli değerlendirilme korkusu ve “yetersizlik” düşünceleri de bunun bir parçası. Özellikle şirket içinde belirsiz sorumluluk alanları, sürekli değişen iş tanımları çalışanı güvende değilmiş gibi hissettirir.
Bir de şu meşhur “overachiever sendromu” var. Kendine her zaman daha fazlasını yükleyen, “yüzde yüz verimle çalışmazsam değersizim” tuzağına düşen profesyoneller. Bunlar, bireyin iç dinamiklerinden kaynaklı olsa da, organizasyonel kültürle beslendiği sürece anksiyete kaçınılmaz hale gelir.
Eğer sen de gece yatmadan önce hâlâ yarım kalan işleri zihninde döndürüyorsan, bu yalnızca iş yükü değil, zihinsel yükün de ağır olduğunun bir göstergesi.
İş Yerinde Anksiyeteyi Tetikleyen Durumlar
Hadi biraz gözlem yapalım. İş yerinde seni en çok geren durumlar hangileri? Patronla bire bir görüşmeler mi, performans değerlendirme dönemi mi yoksa toplantıda fikir beyan etmek mi? İşte bu durumlar, anksiyete tetikleyicileri dediğimiz olaylardır.
Bazı insanlar için örneğin ofiste açık alanda çalışmak, sürekli görünür olmak anlamına gelir ve bu görünürlük kaygıyı besler. Diğerleri için Zoom çağrıları sırasında herkesin yüzüne bakması bile rahatsız edici olabilir. Herkesin tetikleyicisi farklıdır, ama önemli olan bunu fark etmek ve yönetebilmektir.
Eğer belli bir durum sana “normalin ötesinde” bir stres yaratıyorsa, vücudun sana bir şey anlatıyor demektir. Bu sesi susturma; dinle.
Ofis Ortamında Mikro Tekniklerle Anksiyete Yönetimi
Şimdi gelelim pratik tarafına. Anksiyete, uzun uzun meditasyon kampları ya da tatillere ihtiyaç duymaz. Bazen beş dakikalık bir “zihinsel mola”, koca bir günü kurtarabilir.
Deneyebileceğin Mikro Teknikler:
- 4-7-8 Nefes Tekniği: Basit ama etkili. Stresi reset’lemek gibi düşün.
- Mental detoks: Öğle arasında Instagram’a dalmadan önce pencereyi açıp 2 dakika sadece dışarıyı izle. Bu da mindfulness.
- Küçük fiziksel hareketler: Omuz silkeleme, esneme, ayağa kalkıp su almak.
- “To-do” değil, “done” listesi: Günün sonunda neleri bitirdiğini yaz. Beynine “bak aslında boş durmadın” mesajı verir.
Bu alışkanlıklar bir rutine dönüşürse, stresin seni değil, sen stresi yönetmeye başlarsın.
Kurumsal Destek Mekanizmaları ve Psikolojik Güvenlik
Her şey bireyin sorumluluğu değil. Eğer çalıştığın kurumda “başarısızlık cezası” kültürü varsa, yöneticin sadece hatalarını görüyorsa ya da “seni dinliyoruz” deyip gerçekte hiçbir adım atmıyorlarsa… anksiyete sadece senin değil, sistemin sorunudur.
Şirketlerin açık iletişime, şeffaflığa ve psikolojik güvenliğe yatırım yapması şart. Bazen yöneticiler farkında bile değildir. Senin ihtiyacın olan şey sadece bir teşekkür, sadece bir “yanındayız” cümlesi olabilir. Bu kültür oluştuğunda birey kendini yalnız hissetmez.
Önerim: Haftalık kısa geri bildirim toplantıları, anonim öneri kutuları ve iç mentor programları gibi uygulamalar kurumsal aidiyeti güçlendirir.
Profesyonel Destek ve Terapi Süreci
Bu kısmı konuşalım. Terapi almak, “sorunlu” olmak değildir. Tam tersi, duygusal olarak sorumluluk alabilen biri olduğunun göstergesidir. Özellikle yoğun plaza hayatında zihinsel sağlığı koruyabilmek için dış destek almak hem güçlü hem de bilinçli bir adım.
Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), iş ortamında gelişen kaygının temel düşünce kalıplarını dönüştürmekte oldukça başarılıdır. Örneğin, “Herkes benden daha başarılı” düşüncesi yerine “Benim de güçlü yönlerim var” perspektifine geçiş yapılır.
Ve evet, bu destek sayesinde iş hayatındaki stresin %100’ü bitmez ama senin buna karşı geliştirdiğin tolerans artar. Zihinsel dayanıklılık, kas gibi… çalıştıkça güçlenir.
İş Hayatında Anksiyete Hakkında Sıkça Sorulan Sorular
Eğer kaygı günlük işlevselliğini etkiliyor, performansını düşürüyor ya da fiziksel belirtiler gösteriyorsan, destek almayı düşünebilirsin.
Evet, hiyerarşik ilişkiler çoğu kişide gerginlik yaratır. Bu durum sıklaştıysa kaygı yönetimi tekniklerini uygulayabilirsin.
Bu durum sosyal anksiyete belirtisi olabilir. Öncesinde nefes egzersizi yapmak, küçük notlar hazırlamak işe yarayabilir.
Bazı durumlarda evet. Terapi, egzersiz ve doğru yaşam alışkanlıklarıyla ciddi iyileşme görülebilir. Ama karar mutlaka uzmana danışılarak verilmelidir.
Eğer mevcut iş koşulları seni sürekli kaygılandırıyorsa ve değişim mümkünse, evet. Ama önce kök nedeni anlamak önemli.
Güvendiğin bir yöneticin varsa açık iletişim faydalı olabilir. Ama bu tür konuşmalarda dikkatli ve yapıcı olmak gerekir.
Klinik psikolog ya da psikiyatristlerden başlayabilirsin. Şirket içi destek hattı varsa oradan da randevu alabilirsin.
Sessiz bir yere çekil, birkaç dakika nefes egzersizi yap ve gerekirse izin iste. Kendini suçlama. Bu geçici bir durum.
Bu kaygıyı uzmanla konuşmak, geçmiş deneyimlerinle yüzleşmek önemli. Ayrıca somut planlar yaparak belirsizliği azaltabilirsin.
Evet. Yöneticiden gelen olumsuz davranışlar psikolojik güvenliği sarsar. Gerekirse İK ile iletişime geçmelisin.